Haftalık Görünüm: Piyasalarda Türbülans

 | 20.02.2021 18:39


Teşvik görüşmeleri, aşılama kampanyası, para politikası tutanakları ve yoğun makroekonomik veri trafiği ile piyasalar bir haftayı daha türbülansta tamamladı.

Küresel para politikalarına yön verici konumda olan ABD Merkez Bankası’nın (FED), federal fon hedefini yüzde 0 – 0.25 aralığında bıraktığı 26 – 27 Ocak tarihli Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısına ait tutanaklarda, piyasalarda son dönemde gündeme gelen varlık programının değişikliği konusu öne çıktı.

Tutanaklarda, ekonominin patikasının koronavirüs salgının seyrine bağlı olduğu, enflasyonda yaşanacak yükselişin kısa süreli olsa dahi dikkate alınması gerektiği, ekonomik şartların hali hazırda hedeflerin çok uzağında olduğu gibi satır başları her ne kadar dikkate alınması gerekse de, üyelerin varlık alımların hızındaki herhangi bir değişiklikten önce iletişim kurmanın öneminden bahsetmesi piyasalara gereken cevabı verdi. Başka bir ifadeyle FED, ekonomik görünümdeki belirsizlikleri değerlendirerek, ultra gevşek para politikası bağlamında ısınmanın getireceği kısa enflasyonu izleyeceğini, ancak varlık alım programının hızını değiştirmeden önce piyasaya gereken sinyalleri vereceğini net bir biçimde aktardı.

Burada FED’den cephe açmışken; St. Louis Fed Başkanı James Bullard'ın da bu haftaki açıklamasına değinmeden geçmek mümkün değil. Aslında piyasalara yansıyan uzun ve sansasyonel bir açıklama olmasa da FED’in enflasyondaki yükselişi kısa süreli beklemesine karşın söz konusu üyenin, ‘’Bu yıl enflasyonda yükseliş bekliyorum’’ sözleri enflasyon beklentilerinin ötesinde ABD tahvil faizlerini yukarı itti. Elbette ardından ons altındaki gerilemede hatırı sayılır ölçüde oldu.

Diğer tarafta Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) da 20 – 21 Ocak toplantısı önemliydi. Tutanaklarda, yönetim konseyi üyeleri, Euro Bölgesi’nde enflasyonun hedeften çok uzakta olduğu ve güçlü euronun enflasyon için ilave aşağı yönlü risk oluşturduğu, buna ek olarak ekonominin keskin daralmasına dikkat çekerek, kesintisiz kredi akışının, uygun finansman koşullarının devam etmesi ve olası negatif şoklara karşı koymak için bir süre geçerli olması gerektiği görüşünü paylaşmaları piyasalar için yeterliydi.

Uygulamayı İndirin
Küresel finans piyasalarını takip etmek için her gün Investing.com uygulamasını kullanan milyonlarca kişiye sen de katıl!
Şimdi İndir

FED’in aksine Euro Bölgesi’nde henüz ısınmayı bir kenara bırakalım, ekonomik aktivitenin toparlanması, iç talebin ucuzlayan euro karşısında enflasyonist bir baskı yaratması için henüz daha çok yol olduğu yorumunu yapmak mümkün.

Elbette ECB’nin de güçlü euronun etkilerinden çok mutlu olmadığını ancak, para politikası araçlarını bu çerçeveye odaklamayacağını da belirtmekte fayda var. Nitekim Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) açıkladığı ön okuma 4’üncü çeyrek büyüme verilerinin, çeyreklik bazda yüzde 0.6 ve yıllık bazda yüzde 5.0 seviyesinde gerçekleştiğini hatırlatalım. Euro Bölgesi’nde 3’üncü çeyrekteki güçlü toparlanmanın ardından gelen bu negatif büyüme rakamlarında, büyük ölçüde koronavirüs kısıtlamalarına etkili olsa da daha önemlisi sektörler ayrışmasının işaretleri mevcut.

Adından anlaşılacağı üzere sektörler ayrışması literatürdeki adıyla da K tipi büyüme, sektörler arası dengeli bir büyüme veya iyileşmenin yaşanmadığı anlamına geliyor. Bu durum ekonomide veya toplum yapısında önemli değişimlere neden olacağı gibi, özellikle işgücü piyasasında derin yaralar oluşturabilir.

Elbette Euro Bölgesi’ni böyle büyük bir itham altında keskin bir ifadeyle bırakmasak da Londra merkezli bilgi sağlayıcısı olan IHS Markit’in geride bıraktığımız hafta yayınlandığı ‘’satın alma yöneticileri endeksi (PMI)’’ verileri, imalat ve hizmet sektöründeki ayrışmanın sinyallerini veriyor. Ancak bölgenin lokomotif ekonomilerindeki gelişmelere baktığımızda, Almanya’da henüz eşik değerini aşmasa da aşılama kampanyasının ve mali otoritenin gücüne bağlı beklentilerdeki iyileşmenin yanında, İtalya’da Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi'nin kurduğu 67’nci hükümetin güven oyu alması iyi gelişmelerden.
Yurtiçinde de geride bıraktığımız hafta gündem oldukça yoğundu. Öncelikle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Şubat toplantısında piyasa beklentileri ile aynı doğrultuda politika faizi olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 17.0 seviyesinde bıraktı.

Karara ilişkin yayınladığı karar metninde, salgına yönelik uygulanan kısıtlamaların 2020 yılına kıyasla ekonomik aktivitede daha etkisi olduğunu belirten Merkez, ilkbahar ve yaz aylarında uygulanan genişlemeci adımlara bağlı iç talepteki artışın gecikmeli etkileri ve yükselen döviz kurunun geçişkenliği doğrultusunda, enflasyon görünümde yukarı yönlü risklerin varlığını sürdürdüğü gerekçesiyle sıkı para politikası duruşunu koruyacağını bildirdi. Burada Merkez’in parasal sıkılaştırmanın kararlılıkla ve uzun bir müddet sürdürüleceği önemli ifadelerinden. Ayrıca Merkez’in, bir önceki toplantı metni ile nerdeyse aynı metni yayınlaması piyasalara güzel bir mesajdı.

Şunu belirtmekte fayda var ki, Naci Ağbal başkanlığında Para Politikası Kurulu, son dönemde piyasa iletişimini güçlü bir biçimde yapıyor. Ağbal’ın, enflasyon raporu sunumu, para ve kur politikası sunumu, Birleşik Krallık merkezli Reuters ajansına verdiği röportajdaki ifadeleri piyasaların uzun bir süredir duymak istediği türden. Ayrıca Merkez’in, güçlü sıkılaştırma adımları ve mesajları, yakın dönemde 1 yılın en düşüğüne gerileyen risk priminin (CDS) ve psikolojik 7.00 seviyesinin aşağısına çekilen dolar/TL kurunun ana belirleyicisi konumunda.

Öte yandan Türkiye İstatistik Kurumu'nun Başkanlığına Muhammed Cahit Şirin’in yerine Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Ahmet Kürşad Dosdoğru vekaleten atanması ve ardından eleştiri konusu olan enflasyon ve istihdamla büyüme verileri arasındaki dikkat çekiciliğin ele alınacağının bildirilmesi, kurumun kredibilitesinin yeniden tesisi bakımından önemli bir adım.

Siyasi kanatta ise tabeladaki başlıklar oldukça kritik. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gara'da düzenlenen askeri operasyona ilişkin yaptığı açıklamada ABD yönetimini terörü desteklemekle suçladı. Yine Erdoğan’ın, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Mart başında Türkiye'nin salgın önlemlerinde kademeli normalleşmeye geçeceğini ve iki aydan uzun bir süredir kapalı kalan yeme içme sektörü işletmecilerine destekleyecek adımların yol haritasının önümüzdeki günlerde açıklanacağını belirtmesi önemliydi.

Diğer tarafta kısa çalışma ödeneğinin süresinin 31 Mart 2021'e kadar son defa uzatılması, ikinci çeyrek ile birlikte istihdam verilerinde üzücü rakamları gündeme getirebilir. Bir de Halkbank (IS:HALKB). Banka, ABD'de ana dava dışında devam eden ve 876 davacının açtığı dava ile ilgili olarak ABD New York Güney Bölge Mahkemesi'nin yargı yeri uyumsuzluğu itirazını kabul ederek, 16 Şubat 2021 tarihinde davayı şartlı olarak reddettiğini duyurdu.
 
 

DXY